Serebral palsi(sp), prenatal, perinatal veya postnatal dönemde immatür(olgunlaşmamış) beynin değişik nedenlerle etkilenmesi sonucu ortaya çıkan kalıcı, ilerleyici olmayan bir bozukluk olarak tanımlanmaktadır.
Kas tonusu, postür bozuklukları ve hareketlerde yetersizlik ile karakterize olan klinik tabloya duyu, kognitif, iletişim, algı, davranış bozuklukları ve nöbetler de eşlik etmektedir. Serebral palsili çocukların merkezi sinir sisteminde (MSS) meydana gelen hasar sinir-kas, kas-iskelet ve duyu sistemlerinde bozukluklara yol açar. Bu bozukluklar çocuğun duruş ve hareketlerinde yetersizliklere neden olur.
Çeşitli kas iskelet sistemi deformiteleri(biçim bozukluğu) gibi ikincil bozukluklar ve zaman içinde farklı kompanzasyon mekanizmalarının etkisi ile üçüncül bozuklukların tabloya eklenmesi sonucu çocukların gelişim ve fonksiyonel bağımsızlık seviyeleri olumsuz etkilenir.
Hasarın kendisi ilerleyici olmamasına rağmen; yetersizlikler ve özürün sonuçları ilerleyebilir. Sonucunda; Sp gelişimsel bir bozukluk olarak karşımıza çıkar. Sp’li çocuk MSS ‘deki bir lezyon ile gelişmek zorunda olduğu için belirtiler yaşantısı ile birlikte değişiklik gösterir ve ortaya çıkan sorunlar yaşam boyu devam edebilir.
(Serebral Plaside Fizyoterapi,2009)