Hastalıklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hastalıklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Diz ağrıları ve Diz ağrısı hakkında

Konya da Diz ağrıları çeken bir çok kişi var. Bunun Fizik tedavi ile geçmesi oldukça mümkün.Diz ağrısı birden fazla sebebe dayalı olarak gerçekleşebilir. Bunlar;
•Artrit değimiz eklem iltihaplanmaları,
•Menisküs yırtılmaları,
•Plika dediğimiz diz kapağı kemiğinin(patella) içteki bir bağa baskı uygulaması,
•Diz eklemine sıvı birikmesi,
•Diz eklemine aşırı baskı uygulamak,
•Baldır kaslarının gerginliği veya aşırı güçsüzlüğü,
•Leğen kemiğinin ve buna eklem yapan baldır kemiğinin dengesiz duruşu,
•Ayaklardaki düztaban gibi bozukluklar,

Diz ağrılarıyla birlikte aşağıda sıralayacağımız belirtilere dikkat etmenizi öneriyoruz. Bu belirtileri gözlemlediğinizde hemen bir ortopedi doktoruna başvurmanız gerektiğini bilmelisiniz.

•Özellikle uykudan uyandığınızda veya ters hareketlerde dizinizde kilitlenme var mı?
•Hareketler sonrası dizinizde  şişlik ve ısı artışı var mı?
•Çömelme ve ayağa kalkmada zorluk çekiyormusunuz?
•Yürüyüşünüz dizinizde ağrılara neden oluyormu?
•Dizinizi bükerek oturduğunuzda dizinizde tutulmalar veya ağrılı durumlar yaşıyormusunu?
•Dizinizde yer yer şişlikler görüyormusunuz?
•Dizinizde bacağınızı salladığınızda hissettiğiniz bir tıkırdama veya boşluk hissi oluşuyormu?

Diz ağrılarına neden olan rahatsızlıklar değişik şekillerde ve değişik hastalıkların sonucunda meydana gelebilmektedir. Diz ağrıları makalemizde belirtilen durumları yaşıyorsanız bir hastanenin ortopedi bölümünden randevu alarak muayene olmanız gerekmektedir. Diz ağrılarının bir özelliği erken tedavi edildiğinde basit yöntemlerle tedavi edilebilmesidir. Ancak geç kalındığında diz ağrıları artacak ve tedavi de buna bağlı olarak zorlaşacaktır. Hatta büyük külfetli zor ameliyatlar da sizi beklemektedir.


Diz ağrısı sebepleri nelerdir? Osteoartroz, patellafemoral ağrı sendromu, bağ lezyonları, meniskus yırtıkları, artritler (romatoid artrit, hemofilik artrit, piyojenik artrit, gut artriti), seronegatif poliartritler, periyodik artritik sendromlar (Behçet hastalığı, intermittent hidrartroz, palindromik romatizma), nöropatik artropati, aseptik nekrozlar (Osgood-Schlatter hastalığı, osteokondritis dissekans), bursitler, konjenital ve edinsel deformiteler, Sudeck atrofisi, pigmente villonodüler sinovit, eritema nodozum, sinovyal kondromalazi, bel ve kalçadan yayılan ağrılar.

Diz osteoartritinin (gonartroz, kireçleme)
Dizin artrozu eklem hastalıkları içinde omurgadan sonra gelir. Dizinde osteoartroz olan hastanın ilk yakınması ağrıdır. Ağrı aktivite ile artar, genellikle istirahatla kaybolur. Merdiven inip çıkarken, oturup kalkarken diz ağrısı artar. Yük taşıma ve yürümeyle de ağrı artabilir ve hasta ağrı nedeniyle oturup dinlenmek zorunda kalabilir. Meteorolojik değişimler de ağrıyı artıran faktörlerdendir. Ağrıyla birlikte fakat daha az sıklıkta olan ikinci yakınma eklem tutukluğudur. Aktiviteyle kısa sürede geçer. Hasta hareketle eklemlerinden gelen kıtırtı, kütürtü şeklindeki sesten ve şişlikten de yakınabilir. Grafi ile osteoartroz tanısı doğrulanır ve derecesi tespit edilir.

Akut alevlenmelerde osteoartritik dizin istirahatı gereklidir. Ağrı ve şişlik azalıncaya kadar geçici olarak baston verilebilir. Yaşlılara ve devamlı ağrısı olanlara sürekli baston kullanmaları önerilmelidir. Baston ve koltuk değneği istirahatı sağlamanın yanında o dize binen yükü de azaltacak ve yaşlı hastaların dengede durmasına yardımcı olacaktır. Osteoartritik dizli hastaların çoğu şişmandır. Fazla kiloların diz eklemi üzerine binen yükü artıracağı, bunun da ağrıya neden olacağı hastaya anlatılmalıdır. Hastalar ayakta durmaktan ziyade koltukta oturarak çalışmalı, çömelme ve diz çökmeden kaçınmalıdır. Kas gücünü artırmak ve eklem çevresindeki kasların erimesini engellemek için egzersizlerden yararlanılır. Fizik tedavi eklem mobilitesini artırmanın yanında ağrıyı da azaltır. Bu hastalarda PRP ve ozon tedavisi de düşünülmelidir. Bu tedavilere cevap vermeyen, günlük işlerini yapamayan ve deformitesi olan hastalara cerrahi tedavi uygulanır.

Patellofemoral ağrı sendromu
Patella diz kapağı kemiğidir. Patellofemoral ağrı diz kapağı ile diğer kemikler arasındaki bozukluklardan kaynaklanır. Hastalar genç yaş grubundadır. Patellofemoral ağrı sendromu dizin ön tarafında ağrı ve kıtırtı sesiyle karakterizedir. Uzun süre oturduktan sonra, merdiven çıkarken ve özellikle inerken ağrı olması karakteristiktir. Dizler 90° bükülmüş olarak bir saat kadar oturmak hastayı rahatsız eder. Dizin düzeltilmesiyle yakınmalar geçer. Hasta sandalyeden doğrulma, merdiven çıkma gibi aktiviteler sırasında kıtırtı sesi duyduğunu söyler. Tedavide hasta diz çökmekten kaçınmalı, egzersiz düzenlenmelidir. Ağrı kesici ilaçlardan kısa süreli yararlanılır. Fizik tedavi uygulanır.

Meniskus yırtığı
Meniskuslar eklemlerde kemik uyumunu sağlayan kıkırdak parçalarıdır. Meniskus yırtıklarında ağrı genellikle şiddetli ve anidir. Hasta aktivitesini durdurmak zorunda kalır. Diz şişer, bazen kilitlenebilir. Diz grafileri, artroskopi ve MR tanı yöntemleridir. Diz şişliğinin kaldırılması için önce lokal buz tatbiki, ozon, PRP veya kortizon yapılabilir. Sonra sıvı aspire edilebilir veya sıcak uygulamaya geçilebilir. Hastanın meniskus yırtığı olan dizi üstüne basması koltuk değneği gibi araçlarla önlenmelidir. Dizde şişlik yoksa fizik tedavi yapılabilir. Semptomlar zamanla düzelirse hasta, ağrı olmadığı sürece, yavaş yavaş aktivitelerine dönebilir. Semptomlar ısrar ederse veya artarsa artroskopi ve cerrahi endikasyon doğar.

Hemofilik artrit
Hemofililerin görülme oranı on bin doğumda bir olarak hesaplanmıştır. Hemofili sadece erkek çocuklarda görülür. Akut hemartroz yani eklemde kanama olması ve şişmesi çocuk yürümeye başladıktan sonra ortaya çıkar. Özellikle diz, ayak bilekleri ve dirsekler olmak üzere eklemlerin hafif travmasını izleyen şiddetli ağrı ile birlikte şişlik gelişir. Tekrarlayan akut hemartroz sonucu kronik hemofilik artrit gelişir. Genellikle diz eklemleri şişer ve ağrılıdır. Tedavide aspirin gibi kanama eğilimini artırıcı ilaçlardan kaçınılmalıdır. Faktör VIII ve faktör IX tedavisi yapılır. Çok fazla miktarda ve ağrılı olmadıkça aspirasyon gereksizdir. Eklemler istirahata alınmalıdır. Kas erimesini engellemek için egzersiz yapılmalıdır. Kronik hemofilik artrit döneminde daha yoğun fizik tedavi programı uygulanabilir.

Behçet Hastalığı
İlk defa 1937’de bir Türk dermatoloğu olan Hulusi Behçet tarafından tanımlanmıştır. Hastalığın daha yaygın olduğu yerler Akdeniz ülkeleri ve özellikle Türkiye, İran ve Japonya’dır. Behçet Hastalığı genç erişkinleri tutar. Hastalık atak ve sönmelerle seyreder ve yaş ilerledikçe aktivitesi azalır. Erkekler hastalığa daha çok yakalanır. Yaklaşık her hastada ağız yaraları (ülser) ortaya çıkar ve genellikle ilk lezyondur. Ülserler başlıca dudak, diş eti, yanak ve dil mukozasında görülür. Genellikle çok sayıdadır, değişik aralıklarla tekrarlar ve bir iki hafta içinde iz bırakmadan iyileşir. Genital ülserler ağız ülserleri görünümündedirler. Ağız ülserlerinden daha az tekrarlar ve erkeklerde kadınlara göre daha ağrılıdırlar. Hastaların yaklaşık yarısında görme kaybına kadar gidebilen tekrarlayan üveit atakları olur. Göz tutulumu 2-3 yıl içinde ortaya çıkar. Hastaların yarısında büyük eklemlerde artrit gelişir. Genellikle diz, ayak bilekleri, dirsekler ve el bileklerini tutar. Artrit bir kaç hafta içinde kaybolur. Behçet hastalığında damarlar, merkezi sinir sistemi ve mide-bağırsak sistemi de tutulabilir. Spesifik tedavisi yoktur. Erkeklerde ve gençlerde ağır seyrettiği için daha dikkatli davranılmalıdır. Kolşisin mukokütanöz ve eklem semptomları üzerine, özellikle kadınlarda, etkilidir. Artrit genellikle kendiliğinden geçer. Kronikleşen ve sık tekrarlayan olgularda azatiopirin, sulfasalazin ve interferon-α kullanılabilir.

Diz çevresinde kist
Sinovyal kistler sinovyal zarın eklem kapsülü yoluyla eklem çevresindeki doku içine girmesi veya fıtıklaşmasıdır. Gerçek kist değildirler. Travma, osteooartroz, kristal artropatisi, romatoid artrit gibi bir eklem hastalığı ile birliktedirler. Her eklemde rastlanabilirse de en sık dizin arka yüzünde, sıklıkla osteoartrozla birlikte, görülür. Görülme sıklığı yönünden dizi omuz ve kalça izler. Sinovyal kist eklem ağrısı, şişme, eklem hareket kısıtlılığı semptomlarıyla ortaya çıkabilir. Tedavisi lokalizasyonlarına ve eşlik eden semptomlara göre değişir. Tedavide ağrı kesici romatizma ilaçları verilir. Kist büyükse veya ilaçlara cevap alınmıyorsa, içindeki sıvı boşaltılarak kortikosteroid veya ozon enjekte edilir ve bandajlanır. Bazen cerrahi gerekebilir.

Daha fazla bilgi için bizimle iletişime geçiniz.

Konya Evde Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon

Lenf ödem ve Lenfödem sınıflandırılması

ResimLenfödem: Protein den zengin sıvının intersitisiyel boşlukta aşırı miktarda birikmesi sonucu oluşan bir dizi hastalık durumun genel isimlendirilmesidir.

Diğer bir deyişle lenfatik sistemin fonksiyon bozukluğu olarakta tanımlanabilir.
Mastektomi sonrası gelişen lenfödem kolda ağırlık,ağrı,parestezi, azaltılmış mobilite ve bozulmuş fonksiyon ile karakterizedir. Zamanla etkilenmiş kolda fibrozis ve inflamasyonda gelişebilir. Bu durum kişinin yaşam kalitesi olumsuz yönde etkiler ve hastalarda zamanla anksiyete depesyon ve uyum sorunları, sosyla problemler açığa çıkabilir. Burda oluşan psikolojik problemler tedavi sırasında olumsuz etkiler gösterir.
En büyük sıkıntılar ise cerrahi girişim sonucu alınan lenf nodulu sonrası gerçekleşir. hasta bu durumla ömür boyu yaşamak durumuna gelebilir.

Lenfödem;
Tek taraflı veya asimetriktir. Ağrısızdır. Cilt rengi normaldir. Ekstremite ağırlığında artış söz konusudur. El ve ayaklarda duyu bozuklukları ve eklem sertlikleri görülebilir. Enfeksiyona karşı drençte azalma görülür.

Lenf ödem tanısında klinikte doktorlar tarafından kullanılan bazı teknikler;
İndirek lenfografi,Ultrason,MRIve CT, Patent mavisi…

Lenfödem sınıflandırılması
- Primer Lenfödem: Marfolojik olarak açığa çıktığı yaşa göre ödemi tetikleyen faktöre göre ve genetik olmak üzere 4 şekilde sınıflandırılır.
- Seconder Lenfödem: Radyoterapi, cerrahi müdahale, travma, inflamasyon veya neoplastik bozukluk sonucu lenf yollarının obstrüksiyonu veya kesintisine bağlı gelişen lenfödem tipidir. Tümörler, posttracmatik durumlar, Lenfanjit,Artifisyal gibi örnek nedenlerden dolayı seconder lenfödem gelişebilir.

Fibromiyalji Sendromu ile Oluşan Ağrılar

ResimFibromiyalji yaygın vücut ağrısı, yorgunluk ve belirli anatomik bölgelerde hassas noktaların varlığı ile karakterize olan etyolojisi tam olarak bilinmeyen kronik seyirli bir kas iskelet sistemi sendromudur. Her yaşta görülebilmekte olduğu gibi en sık görülen yaş aralığı 30-50 yaşlardır. Genellikle hastalar kadındır.
Fibromiyalji; uyku bozukluğu, yorgunluk, halsizlik ve sabah tutukluğu ile birlikte görülebilir. Hastalar genellikle kas ağrısından yakınmaktadır. Bunun yanında bölgesel eklem ağrıları, şişlikler, el ve ayaklarda soğuma ve uyşmalardan yakınılmaktadır.
Fibromiyaljide, gösterilebilir patofizyolojik bir bulgu henüz saptanmamıştır.
Hastalar belirtilerin belirli bir olaydan sonra başladığını belirtmektedir. Bu olaylar; fiziksel travma, emosyonel travma, viral hastalık gibi durumlardan sonra.
Fibromiyalji sendorumu genel olarak bir belirtiler bütünü olarak tanımlanır. Bu belirtileri kas iskelet sistemine ait olanlar, kas iskelet sistemi dışı olanlar ve eşlik eden belirtiler olarak üçe ayırabiliriz.
1- Kas iskelet sistemine ait olan semptomlar
Ağrı,Tutukluk,Yumuşak dokularda şişlikler.
2- Kas iskelet sistemi dışı belirtileri
Yorgunluk,Sabah yorgunluğu,Uyku bozukluğu,Paresteziler
3- Eşlik eden belirtiler
Kişilik bozuklukları, dismonore,raynaud fenomeni,üretral sendrom olarak örnekledirebilir.
Eklem, kas gücü,duyu ve refleklerin muayenesi normal çıkmaktadır. Fakat hassas noktalar vardır.


Fibromyalji hastalarında tedavi, tanının ACR kriterlerine uygun şekilde konmasıyla başlamaktadır. Tedavideki ikinci basamak ise, fibromyaljinin iyi karakterli, yaşamı tehdit etmeyen, sakatlık bırakmayan, eklem deformitesi yapmayan, ancak aralıklı veya süreğen olabilen kronik bir hastalık olduğu konusunda hastanın aydınlatılması ve güveninin kazanılmasıdır.
Semptomları artıran faktörlerin tespit edilmesi ve eliminasyonu ile farmakolojik ve non-farmakolojik tedavinin kombinasyonu ana tedavi kriterleridir. Etkili bir tedavi için hastanın stres, gürültü, soğuk, ağır çalışma, kötü postür, obesite gibi ağrıyı artırıcı faktörlerden uzaklaştırılması, uyku bozuklukları ve psikolojik problemlerin çözülmesi gerekmektedir.
Farmakolojik tedavi: Santral sinir sistemini aktive edici ilaçların, özellikle de düşük doz trisiklik antidepresanların fibromyalji semptomlarını etkili bir biçimde hafiflettiği ortaya konmuştur. Bu amaçla, en çok kullanılan preparatlar amitriptilin ve siklobenzaprin olup bu tedaviyle hastaların ağrı, yorgunluk ve uyku bozukluğu şikayetlerinde düzelme sağlanabilmektedir. Selektif serotonin geri alınım inhibitörlerinin fibromyalji tedavisinde santral ve periferik yolla etkin oldukları gösterilmiştir. Daha çok nöropatik ağrı tedavisinde kullanılan bir antiepileptik olan gabapentin de, fibromyaljide görülen kronik ağrının tedavisinde etkili bulunmuştur. Gabapentin, kronik ağrı tedavisi yanında uyku bozukluğu ve anksiyete semptomlarında da azalmayı sağlamaktadır. Tizanidin de, ağrı ve kas spazmı üzerinde etkilidir. Non steroid antiinflamatuar ilaçların fibromyaljideki ağrı semptomların kontrol etmekte yeri yoktur ancak tramadol ile ağrı semptomları gerileyebilir. Tramadol kullanılan hastalarda ağrı, aktivite kısıtlılığı önemli ölçüde azalır ve yaşam kalitesinde artış görülür.
Farmakolojik olmayan yöntemler: Egzersiz, fibromyalji tedavisinde önemli yere sahiptir. Ancak hastaların çoğu yeterli kondisyona sahip olmadıkları için egzersize düşük sayı ve şiddetle başlanması gerekir; aksi takdirde şikayetlerinde artma meydana gelebilir. Uygulanan diğer tedavi yöntemleri arasında TENS, akupunktur ve hassas noktalar içerisine lokal anestezikle birlikte kortikosteroid enjeksiyonları sayılabilir.

Fibromiyalji ve Miyofasyal Ağrı Sendromları

ResimFibromiyalji Sendromuve Miyofasyal Ağrı Sendromu Kas romatizması nedir, Kas romatizmasının yol açtığı etkiler ve Fibromiyalji Sendromu Miyofasyal Ağrı Sendromu bilgileri.
Kas romatizmaları, yumuşak doku romatizmaları içinde yer alan eklem dışı romatizmalardır.Kronik ağrısı olan hastaların yaklaşık yarısında Miyofasyal Ağrı Sendromu bulunmuştur. Tüm hastalar içinde Fibromiyalji bulunma sıklığı ise %5 kadardır.
Fibromiyalji Sendromu
Toplumda ismi daha çok duyulmuş olmasına rağmen, miyofasyal ağrı sendromuna göre çok daha seyrek görülen bir hastalıktır. Kadınlarda erkeklere göre yaklaşık 10 kat daha fazla görülen Fibromyalji Sendromu, özellikle 38-58 yaşları arasında ortaya çıkar, her 5 kişiden dördünde uyku bozukluğu bulunur. Vücutta, muayene ile belirlenebilen belli hassas noktalar bulunur. Hastaların yarısında hastalığı doğuran sebep bulunamaz. Diğerlerinde fiziksel travmalar, enfeksiyonlar ve duygusal-psikolojik faktörler, hastalığın başlamasından sorumlu tutulmuştur.

Şikayetler
yorgunluk,
uyku bozukluğu ve düzensizliği,
sabah sertliği,
fiziksel efor sonrası yaygın ağrı, bıkkınlık,
keyifsizlik,
baş ağrıları,
barsak problemleri,
vücutta yaygın hassasiyet sayılabilir.
Tanı:Esas olarak ayrıntılı ve kapsamlı bir muayene ile konur. Bazen diğer karışabilecek hastalıklardan ayırabilmek için laboratuar ve görüntüleme yöntemlerine de başvurulabilir.
Tedavi:Ancak çok yönlü bir program ile mümkündür. Bazen birden fazla branşın birlikte tedavi ve kontrolünü gerektirir. Tedavide ilaçlar, bazı özel hazırlanmış egzersiz programları, fizik tedavi programları, hasta eğitimi, yaşam tarzı ve davranış değerlendirmeleri gibi çok yönlü programlar planlanır ve uygulanır. Hastalığın kronikleşme eğilimi var. Tedavisi geciktikçe ve hastalık süresi uzadıkça, kronikleşme eğilimi artar.
Miyofasyal Ağrı Sendromu
Bu hastalık, Fibromyalji Sendromuna göre çok daha sık görülür (kemik-kas-eklem veya bel-sırt-boyun ağrısı ile başvuran hastaların en az yarısında), fakat çok daha az bilinir. Genellikle başka hastalıklarla karıştırılır ve sıklıkla gözden kaçar.
Hemen hemen her yaşta ortaya çıkabilir. Kaslarda, bir veya daha fazla kas grubunda ağrı, batma, spazm, uyuşma, karıncalanma, çekilme, sıkışma tarzında şikayetler ile kendini gösteren ağrılı fibrozitlerin bulunduğu bir hastalıktır.
Bu şikayetlere, özellikle sırt ve boyun bölgesinde olanlara, terleme ve üşüme de eklenebilir. Bacaklarda da üşüme sıktır. En sık boyun, bel, sırt, kalça, omuz, kollar ve bacaklarda görülür.
Boyun ve bel fıtığı ile, siyatik ağrısı ile sıklıkla karıştırılır. Aslında vücutta nerede kas dokusu varsa, orada hastalığın görülme ihtimali vardır (yüzde, kafada-saçlı deride bile görülebilmektedir).
Ağrılar bazen o kadar şiddetlidir ki, hastanın muayenesi bile çok güç olur. Hasta acile başvurur ve şiddetli ağrı sebebi ile güçlü ağrı kesici (morfin benzeri) ilaç enjeksiyonu yapılır; hasta kısa bir süre rahatlar. Ağrılar sonra geri gelir.
Resim
Miyofasyal Ağrı Sendromunda En Sık Şikayet İfadeleri Şunlardır:
Her yerim ağırıyor.
Sırtımdan koluma yayılan bir ağrı var, bazen uyuşma da oluyor.
Nefes alırken göğsümde bir batma oluyor, ama kardiyolog bir kalp hastalığı bulamadı.
Kolumda ve/veya bacağımda sebebi bulunamayan bir uyuşma var; soğuk ve yorgunlukla artıyor.
Sırtımda uykuma engel olan ağrılar oluyor. İlaçlarla geçmiyor.
Kendimi sürekli çok yorgun ve halsiz hissediyorum, kollarım çabuk yoruluyor.
Hiçbir tedavi ağrılarımı geçirmiyor.
Acaba bende fibromyalji mi var?
Miyofasyal ağrı sendromunda Tanı:
Fibromyalji Sendromunda olduğu gibi, esas olarak ayrıntılı ve kapsamlı bir muayene ile konur. Bazen hastalığa eşlik eden veya tetikleyen ek problemleri ortaya koymak için laboratuar ve görüntüleme yöntemlerine de başvurulabilir.
Miyofasyal ağrı sendromunda tedavi:
Tedavisi mümkün olan bir hastalıktır ve sonuçları yüz güldürücüdür. En etkili tedavi yöntemi, kuru iğne tedavisidir. Herhangi bir ilaç kullanılmadan yapılan bir tedavi olduğu için, herhangi bir yan etkisi yoktur. Ancak uygulama prosedürü deneyim, özen ve sabır gerektirir. Tedavi, hastalığı oluşturan veya katkıda bulunan diğer rahatsızlıkların da birlikte tedavisini gerektirebilir. Fakat çoğunlukla tek başına tedavisi yeterli olur.

El uyuşmasının nedenleri nelerdir

ResimEl uyuşması neden olur, durduk yerde el uyuşması olurmu gibi bir araştırma yaparsak çarpıcı bir sonuçla karşılaşırız. El uyuşmasının bir çok nedeni olabilir. bunlar; Kardiyak sorunlardan başlayıp sinirsel sisteme kadar pek çok nedenle olabilmektedir. Şimdi Fizik tedavi açısından gelen hastalara göre el uyuşmasına bakalım;

1-BOYUN DÜZLEŞMESİ: (%70)
Boyun düzleşince beyine giden dört damardan ikisi (vertebral arterler) gerilir ve beyine yeterince kan gidemez, kişide başağrısı, başdönmesi, bulantı, unutkanlık, tedavi edilmezse daha ileri safhalarda dengesizlik, konsantrasyon bozukluğu, ileri derecede alınganlık, isteksizlik oluşur.Boyun gerginliği çok ilerlememiş, henüz başlangıç safhasında ise kas gevşetici ilaçlar, sıcak uygulama, gürültüsüz ve az ışıklı yerlerde istirahat ile önlenebilir. Fakat boyun gerginliği ilerlemiş, ağrılar kollara da yayılıyorsa tedaviye fizik tedavinin veya tamamlayıcı tıp tedavisinin de eklenmesi gerekir. Eğer mevcut hastalığa eklenen ileri derecede bir boyun fıtığı da varsa cerrahi müdahale de gerekebilir.Boyun gerginliği tedavi edilmezse başağrıları sıklaşır ve ağrı kesici ilaçlara cevap vermez hale gelir, kişide mutsuzluk hali depresyona dönüşür. Sürekli boyun gerginliği boyun fıtıklarına zemin sağlar, kollarda uyuşukluk, güçsüzlük oluşur. Dengesizlik ve yürüme güçlükleri, ince beceri gereken hareketlerin yapılamaması gibi sorunlar ortaya çıkar.

2-KARPAL TÜNEL SENDROMU: (%10)
Koldan gelen bir sinir ve kas bağları el ayasının tabanında, bilek bölgesinde dar bir kanal ya da tünelden geçerek ele ulaşır. Bu dar kanala Karpal Tünel adı verilir, karpal tünelin içinden geçen sinir ise Median Sinir olarak adlandırılır. Karpal tünel sadece median sinir ve kas bağlarının sığabileceği kadar bir genişliğe sahiptir. Kanal içinde yer kaplayan herhangi bir oluşum ya da şişlik içindeki dokuların sıkışmasına neden olur. Median sinirdeki bu sıkışma sinirin uyardığı bölgelerde uyuşma ve keçeleşme şikayetleri ile kendini belli eder. Median sinirin karpal tünelde sıkışması ile ortaya çıkan bu tablo Karpal Tünel Sendromu olarak adlandırılır. Karpal tünel sendromu varlığında değişik tedavi alternatifleri mevcuttur. Bandaj bunlar arasında en sık kullanılan yöntemdir. Parmaklar, el ve bileğin doğal pozisyonlarında hareketinin engellenerek dinlendirilmesi karpal tüneldeki basıncı azaltmada oldukça etkili bir yöntemdir. Bandaj ile ağrının azalmadığı durumlarda bilek içine küçük dozda kortizon ya da lokal anestezik enjeksiyonu yapılabilir. Ağrıyı ve enflamasyonu gidermek amacıyla çeşitli steroid olmayan antienflamatuar ve ağrı kesiciler kullanılabilir. Hamile kadınlarda bu ilaçlar mutlaka hamileliği takip eden doktorun önerisi ile kullanılmalıdır. Israrcı olgularda küçük bir cerrahi müdahale gerekebilmektedir. Bu işlem hastanede yatmayı gerektirmeyen, ayaktan yapılan bir müdahaledir. El ayasında bileğe yakın bir alandan yapılan küçük bir kesi ile sıkışmaya neden olan bağ dokusu rahatlatılır. İşlem sonrası hasta 4-6 hafta içinde tamamen normale döner.

3-ULNAR OLUK SENDROMU: (%5)
El önkol kemikleri olan radius-ulna ile bilek eklemini ve birbirleriyle eklem yapan 2 sıra halinde 8 kemikten oluşan küçük karpal kemikler, 5 tarak kemiği, 14 parmak kemiğinden oluşur. Median, radial sinir ve ulnar sinir eldeki ana sinirlerdir. El hareketlerinin büyük kısmı önkolda bulunan ve tendonları ele uzanan adaleler aracılığı ile olur. Eğer 4. ve 5. parmaklarımızda uyuşukluk hissediyorsak ve dirseğimizden başlayan bir ağrı varsa ulnar sinir basısından şüphelenmek gerekir. Teşhis EMG ile konur. Eğer ileri safhadaysa cerrahi müdahale gerekir.

4-BOYUN TUTULMASI, KAS SPAZMI: (%5)
Genellikle boyunu destekleyen kasların aşırı gerilmesi ile oluşur. Ağır bir şey kaldırmak, aşırı spor, iş aktivitesi, yanlış masa başı çalışması kas spazmına neden olabilir. Ayrıca yanlış pozisyonda uyuya kalma, yüksek yastık ve kötü seyahat şartları da boyun tutulması yapabilmektedir. Çoğu zaman basit tedaviler ile spazm ve tutulma çözülmektedir. “Miyofasial ağrı, Fibromiyalji , Fibrosit ve Miyozit” diye de adlandırılan uzun süreli kas ağrısında, kas içersinde ağrıyı tetikleyen noktalar ve elle de hissedilebilen düğmecikler mevcuttur.

5-BOYUN FITIĞI: (%5)
Her iki boyun omuru arasında yastık görevi yapan jölemsi kıkırdak disk dokusunun omurilik ve kola giden sinirlere doğru taşmasıdır. Basının büyüklüğü ve etkinliğine göre boyun ve kol ağrısı, kol kaslarında kuvvet kaybı, ellerde his kusuru, uyuşma ve beceriksizlik görülebilir. Eğer omur iliğe doğru bası olur ise yürüme zorluğu, bacaklarda kuvvetsizlik ve idrar şikayetleri de görülebilmektedir. Konservatif tedaviye rağmen şikayetler geçmiyor, ciddi omurilik ve sinir basısı var ise; o zaman tedavi cerrahidir.

6-HİPOTİROİDİ: (%1)
Tiroit hormonlarının kanda çok az bulunması durumuna hipotiroidi veya hipotiroidism denir. Kadınlarda erkeklere nazaran çok daha sık görülür.Hipotiroidide şikayet ve belirtiler: Yorgunluk hissi, Uyuşukluk, Uyku hali, Konsantrasyon bozukluğu, Sersemlik hissi, Depresyon , Ciltte kuruluk, Saç dökülmesi, Kuru ve kırık saç, Kabızlık, Kilo alma, Kilo vermede zorluk, göz kapaklarında şişme, Balmumu renginde yüz, Terlemede azalma, Boğuk ses, Üşüme, İştah azalması, Eklem ağrısı, Ellerde uyuşma hissi, Hareketlerde azalma, Konuşmada yavaşlama, Nabız sayısında düşme, Bacaklarda şişme, Reflekslerde azalma, Tırnaklarda kolay kırılma, Kas krampları, Guatr, Tansiyon yüksekliği, Kolesterol seviyesinde yükselme, Aybaşı halinin bozulması, Düşük yapma, Çocuk yapamama, Sekste azalma, Çocuklarda boy kısalığı. Hipotiroidide en sık görülen bulgular yorgunluk, halsizlik aşırı uykuya meyil, saç dökülmesi ve üşüme hissidir. Bazen hasta hafıza kaybının farkına varmayabilir, arkadaşları tarafından bu yüzden uyarılabilir. Orta derecede kilo alma olur ve zayıflamakta güçlük çekilebilir. Aşırı şişmanlığa hiçbir zaman neden olmaz.

7-DİYABET: (%1)
Sürekli yüksek değerlerde seyreden şeker hastalığı da ellerde uyuşmaya sebep olabilir.

8-DİĞER: (%3)
Romatizmal hastalıklar, kas hastalıkları, multipl skleroz, beyin tümörleri, beyin damar tıkanmaları, kol damarlarındaki tıkanıklıklar v.s.

Ellerde uyuşma varsa ilk yapılması gereken öncelikle bir beyin cerrahına başvurmaktır.

Kemik Erimesi (Osteoporoz) ve Korunma Yolları

Halk arasında kemik erimesi olarak bilinen osteoporoz bir modern çağ hastalığıdır.Yaşam süresinin uzaması ile osteoporozla ilgili komplikasyonlar katlanarak artmış,tanı yöntemlerinin gelişmesiyle de risk altındaki hastaları erken dönemde teşhis etmek mümkün olmuştur.


Osteoporoz Nedir?

Kemik kitlesinde azalma, kemik dokusunun mikro mimari yapısının bozulması ile karakterize bir hastalıktır. Buna bağlı olarak kemik kırılganlığında artış hastalığın en önemli özelliğidir. Vücudumuzdaki tüm dokular gibi kemiklerimizde yaşayan dokularımızdır. Hayatımız boyunca kemiklerimizde yapım ve yıkım devam eder. 30-35 yaşlarına kadar yapım yıkımdan fazladır böylece kemiklerimiz büyür, ağırlaşır ve yoğunlaşır. Bu yaşlardan sonra yavaş yavaş kemik yıkımı, kemik oluşumunu geçer ve bunun sonucunda da osteoporoz hastalığı gelişebilir. Kemik kaybının en hızlı olduğu dönem menopozdan sonraki ilk yıllardır.

Osteoporozlu Hastalarda Görülebilecek Yakınmalar Nelerdir?

Sırt ağrısı, bel ağrısı, boy kısalması, kamburlaşma görülebilir ancak genellikle kırık oluşuncaya kadar osteoporoz sinsi bir şekilde ilerler. Kırıklar en sık omurga, kalça ve ön kolda görülür. Omurga kırıkları boyda kısalma ve kamburlaşmaya neden olurken kalça kırıkları %30-40 oranında ölümle sonuçlanabilmektedir.

Kimler Risk Altındadır?

Küçük, narin yapılı, ailesinde osteoporoz bulunan beyaz tenli kadınlar risk altındadır. Erken veya cerrahi olarak menopoza girenler özellikle risk altındadır. Bunun dışında alkol ve sigara kullanımı, yetersiz fiziksel aktivite, düşük kalsiyum ve D vitamini alımı fazla tuz kullanımı, kafeinli içeceklerin fazla tüketilmesi, yeterince güneş görmemek, diyabet ve hipertiroidi gibi hastalıklar ve kortizon, epilepsi ilaçları gibi bazı ilaçların uzun süre kullanımı osteoporoz için risk faktörleridir.

Osteoporoz nasıl bilinmektedir?

Tanıda hastanın öyküsü ve klinik muayenesinin yanında DEXA metodu ile yapılan kemik yoğunluğu ölçümü altın standart olarak kabul görmektedir.

Osteoporozdan Korunma ve Tedavi

Osteoporozdan korunmak için en ideal yol 30-35 yaşlarına kadar doğru beslenme ve egzersizle doruk kemik kitlesine ulaşmaktır.
Süt ve süt ürünleri, brokoli ve ıspanak gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler, sardalya ve somon balığı gibi yağlı balıklar ve tahıllar gibi kalsiyumdan zengin yiyecekler her yaşta dengeli bir şekilde tüketilmeli, risk faktörü oluşturan yiyecek ve içeceklerden uzak durulmalıdır.
Düzenli egzersiz kemikleri güçlendirir, dayanıklılık ve dengeyi artırır. Her yaşın ve hastanın egzersiz programı farklı olmalıdır, ancak hızlı yürüyüş ve dans engeli olmayan herkese tavsiye edilebilir.
Osteoporozun en korkulan sonucu olan kırıkların azaltılabilmesi için risk taşıyan ve tanı konan her hasta mutlaka tedavi edilmelidir.
Tedavide kullanılan ilaçlarla kemik kaybı durdurulabilmekte ve hatta bir miktar kemik kazanımı mümkün olmaktadır. Osteoporozlu hastalar kaymayan alçak ökçeli ayakkabılar giyerek, evlerinde uygun zemin döşeme ve uygun ışıklandırma sağlayarak düşme riskini azaltmalıdırlar.

Boyun Fıtığı ve Tedavisi

Boyun ağrılarının çoğu fıtıklaşma nedeni ile kola yayılan bir ağrı şeklinde görülmektedir. Öncelikle boyun bölgesini incelemek gerekir.
Resim
İntervertebral Diskin Yapısı
Disk annulus fibrozus adı verilen dış çember ve nukleus pulpozus denilen yumuşak jel kıvamlı merkezi kısımdan oluşur.
Disklerin omurgada en kalın olduğu bölge lumbal bölgedir, burada her biri yaklaşık 10 mm derinliğindedir.
Disklerin kama şekilli olmaları omurganın fizyolojik eğriliklerini ortaya çıkarmaktadır.
Resim
Annulus Fibrozus
Nucleusu bir zarf gibi sarar ve yerinde tutar. Diskin bir miktar dışarı doğru hareketliliğine (fıtıklaşmasına) izin verecek derecede elastiktir. Bu durum kuvvetlerin bir omurdan diğerine dağıtılmasına yardımcı olur.
Birbirini çaprazlayan kollejen lifler veya tabakalardan meydana gelir. Diskin değişik yönlerden gelen aşırı döndürücü kuvvetlere direnebilmesini sağlar.Dış kısmı sinir sonlanmalarını içerir. Lumbal bölgede anterior ve posterior kısımda aynı değildir. Önde omurların kenar kısımlarına uzanan 20 kadar kalın lamel, posteriorda ise sayıca daha az, ince ve tam kaynaşmamış lameller.

Nükleus Pulpozus
Su içeriği çok fazladır. Şişkin bir yapısı vardır, disk kesiye uğradığında sonuç nükleusun hemen fıtıklaşmasıdır. Diskin içindeki bu basınç omurları birbirinden uzaklaştırır tarzda hareket yapar. Çevre bağları gerilim stresi altında tutar.Stabilite kuvvetlenir.

Disk Patolojisi
Resim
Disk bulging(bombeleşme): Disk materyalinin normal sınırlarının ilerisinde bombeleşmesidir. Anulus fibrozus normaldir. Spinal stenoz oluşmadıkça veya nöral dokular etkilenmedikçe semptom vermez.
Disk protrüzyonu: Zayıflamış ve yırtılmış anulus fibrozusun içinde disk materyalinin arkaya doğru yer değiştirmesidir. PLL sağlamdır
Ekstrüde disk: Anulus fibrozusun tamamen yırtılması sonucu disk materyalinin yer değiştirmesidir. PLL yırtılmıştır
Sekestre disk: Yer değiştiren disk materyali serbest fragman şeklinde diskten tamamen ayrılmıştır.

Omurga,omur denilen birbirine bağlı kemikler serisinden oluşur. Omurlar birbirine,bir disk ve ‘’faset’’ eklemleri denilen iki küçük eklemle bağlıdır. Bir omuru diğerine bağlayan sağlam bağlantılı dokulardan oluşan disk, vertebraların arasındaki bir yastık ya da amortisör gibi görev yapar. Disk ve faset eklemleri,hareketlerinize,eğilmenize,boynunuzu ve sırtınızı döndürebilmenize olanak sağlar.

Disk,’’anulus fıbrosus’’ adı verilen sert dış tabakada zedelenme ve ‘’nükleus pulposus’’ adı verilen jel kıvamında merkez yapıdan oluşur.Yaşlanmayla beraber diskin merkez yapısı su içeriğini kaybetmeye başlayabilir ve diskin fonksiyonlarında bozulmaya yol açabilir.Disk merkez tabakasında bozulmalar olabileceği gibi, dış tabakada da zedelenme ve yırtılmalar meydana gelebilir. Bu durumda, diskin merkez yapısı dış tabakadaki yırtıktan, sinirler ve omuriliğin geçtiği kanala doğru taşmasına neden olabilir.

Bu duruma disk hernisi (fıtık) adı verilir. Bu olay boyunda meydana geldiği zaman servikal disk hernisi (boyun fıtığı) adı verilir. Servikal disk hernisi sinirlere baskı yapabilir ve kollara doğru yansıyan ağrıya, sızlamaya, his kaybına veya kuvvet kaybına yol açabilir. Nadiren servikal disk hernisi omurilik üzerinde baskıya neden olabilir ve bu durumda bacaklarda problemlere neden olabilir.

En Sık Görüldüğü Seviyeler
C5, C6
C6, C7

İntervertebral disk prolapsı tekrarlayıcı yüklenmeler, biyokimyasal ve dejeneratif değişikliklerin kombine bir sonucudur.
Tekrarlayıcı fleksiyon ekstansiyon hareketleri annulusta çatlaklara yol açar. Bu çatlak normal olarak sınırlandırılan ve korunan nükleusa bir kaçış yolu oluşturur. Küçük annuler yırtıklar, üzerinden aylar geçtikçe büyür ve prolapsuslar gelişebilir. Diskin ani prolapsusu da mümkündür.

Nükleusun Anormal Hareketliliği
Nükleus son plaktan vertebra cismine doğru yukarı hareket edebilir. Schmorl’s nodülü olarak da bilinir. Genç yetişkinlerde tekrarlama eğilimi gösterir. Sıklıkla geç dejeneratif değişiklikler oluşana kadar semptom vermez. Nükleus merkezi arkaya doğru hareket edebilir. Annulusun posterolateral kısmının fazla basınca açık olması nedeniyle nucleus posterolaterale doğru hareket edebilir.

Diskteki Basınçlarİntervertebral diskler gün boyu kompresyon stresleri altında su içeriğini dışarıya atma ve yüklenme ortadan kalktığında tekrar suyu nükleusa geri alma eğilimi gösterirler.
Fizik tedavi modaliteleri
Soğuk uygulama
Yüzeyel sıcak uygulama
Derin ısıtıcılar
Elektroterapi uygulamaları
Traksiyon uygulamaları
Masaj tedavisi gibi çeşitli tedavi yöntemleri ağrı ve kas spazmını azaltarak daha erken günlük yaşama dönülmesine yardımcı olurlar.
Korse ve destekler.
Fizik tedavi ,zayıflamış kasların kuvvet kazanmalarına yardımcı olabilir .
Düzenli hareket egzersizleri , germeler ,yürüme eğitimleri , yardımcı aletlerin 8 tekerlekli sandalye,vs ) kullanılması öğretilir.
Rehabilitasyon tedavisi ,günlük yaşamda bağımsızlığı hedefler.Giyinme ,kendi kendine bakım aktiviteleri yemek yeme ve araba kullanma teknikleri öğretilir,koordinasyon ve kuvvetlendirmeye yönelik egzersizler yaptırılır.Konuşma veya yutkunma zorluğu çekenler için konuşma terapisi uygulanır,ses eğitimi verilir.
Egzersiz tedavisinin amaçları
Ağrıyı azaltmak
Zayıf kasları güçlendirmek
Kontrakte kasları germek
Hipermobil segmentleri stabilize etmek
Hipomobil segmentleri mobilize etmek
Spinal yapılara mekanik stresi azaltmak
Postürü düzeltmek,

Tedavide yapılan uygulamaların yanı sıra evde hastanın kendisininde yapması gereken egzersizlerde önemli bir konudur.
Evde verilen programları uygulayan hastaların daha hızlı iyileşim gösterdiği ve ağrılarının tekrarlama olasılığının dahada azaldığı bilinmektedir.

Ek Olarak;
İntervertebral Disk Problemleri nelerdir, Dejeneratif disk sendromu ve Disk hernisi
İntervertebral Disk Problemleri
İntervertebral disk; nukleus pulpobus , annulus fibrosustan oluşan kuvvetin karşılanmasını sağlayan, vertebralar arasında bulunan yastıkçıklardır. Genelde problemler buradan kaynaklanır. Bunlar gece istirahat halindeyken kazandığı sıvıyı gün boyu yük taşıdıkça kaybeder. 1,5 cm kadar kısalmalar görebiliriz.
En sık fizyoterapiye başvuranlar;
• Dejeneratif disk sendromu: Yaşlanma sonucu disk, kaybettiği sıvıyı gerce geri alamaz. Sıvı içeriğini kaybeder. Bu sebeple vertebralar arasındaki mesafe azalır ve ekleme binen yük artar, travmalara açık hale gelir.
• Disk hernisi: travma veya yaşlanma sonucunda disklerde biyokimyasal değişiklikler olur. Annulus fibrosus kuvveti karşılayamaz ve çoğunlukla posterio-lateral yönden yırtılmalar olur.

Günlük Yaşamda Uyulması Gereken Prensipler
• Ani rotasyonel hareketlerden uzak durulacak.
• Yerden bir cisim alınacağı zaman dizler bükülerek alınacak.
• Ağır kaldırılmayacak.
• Gece uykusuna dikkat edilecek.
• B12 vitamin dengesini koruyacak besinler tüketecek, sağlıklı beslenecek. (b12 disk iyileşmelerinde)
• Bir cisim itilirken göğüse yakın tutulmalı
• Otururken diz kalçadan daha yukarıda olmalı
• Yatak vücudun şeklini almayacak kadar sert olmalı.

Fizik tedavi programları ve fizyoterapistin vereceği egzersizler çok önemlidir. Bu yüzden Fizik tedavi bölümüne gidip uzman bir doktorla görüştükten sonra fizyoterapistinizden egzersiz planınızı alıp uygulamaya özen göstermeniz size çok faydalı olacaktır.

Konya'da Özel Fizik Tedavi için tıklayınız:
Boyun Fıtığı Fizik Tedavi - Konya

Lateral epikondilit (Tenisçi dirseği)


Resim

Lateral epikondilit (Tenisçi dirseği):
El bileği ekstansör tendonlarının yapışma yerinin enflamatuar hastalığıdır. Lateral epikondil üzerinde ve distalinde ağrı vardır, hassasiyet, dirence karşı el bileği ekstansiyonu ile ağrı artışı.
En fazla ağrı; elini yumruk yaptıktan sonra ön kolu pronasyona getirirken, el bileği radyale döndüğünde (cozen testi ile pozitiftir).

Tedavide tekrarlayıcı stresler azaltımalıdır.
El bileğinin tekrarlayan fleksiyon- ekstansiyon ve ön kolun pronasyon-supinasyon hareketleri azaltılacak olanlardır.
NSAII , ısı modaliteleri, US
Steroid ve lokal anastezi enjeksiyonu
Ön kol bantları; amaç tüm ön kol kas ekspansiyonunu önlemek ve lat epikondil bağlantı noktasında basıncı azaltmak.

Medial epikondilit (Golfçü dirseği)



Medial epikondilit (Golfçü dirseği):
El bileği fleksör tendonlarının yapışma yerinin enflamatuar hastalığıdır. Medial epikondil üzerinde ve distalinde ağrı görülür, hassasiyet, dirence karşı el bileği fleksiyonu ile ağrı artışı vardır.
FM’de medial epikondil üzerinde hassasiyet
El bileğini ekstansiyona zorlama veya fleksiyona direnme ile fleksör tendonların stresi karakteristik ağrıyı açığa çıkarır.
Adolesanlarda epifizeal ayrılmayı ayırt etmek için ileri görüntüleme yöntemleri gerekebilir.
Tedavisi lateral epikondilit tedavisine benzemektedir.

Bel Ağrısı ve Lumbal disk hernisi

İnsanların %80’inden fazlası hayatlarının bir döneminde bel ağrısı çekerler.En sık 30 – 50 yaşlar arasında görülür.Kadın ve erkeklerde aynı oranda rastlanır.
Resim
BEL AĞRISI RİSK FAKTÖRLERİ
  Hareketsiz iş ve yaşam düzeni olanlar(Büro işi vb.)
  Ağır kaldıranlar, eğilme-bükülme hareketini yanlış yapanlar
  Uzun süreli araç kullananlar(Şoförler vb.)
  Doğuştan belinde kayma olanlar
  Fazla kilolular
  Zayıf bel ve karın kasları olanlar
  Vücut mekaniği ve duruşu bozuk olanlar
  Ortası çukurlaşmış yataklarda uyuyanlar
  Hamileliğin son aylarında olanlar
  Yüksek riskli sporlarla uğraşanlar(Halter, kürek vb.),
  Sigara içenler(Sigara disklerin beslenmesini bozar)
  Ruhsal ve duygusal gerginlik yaşayanlar (Stres, Depresyon)

Bel kasları
M. Erektör spinalis
M. İliocostalis:
M. Longissimus:
M. Spinalis:


Sinirleri: Servikal, torakal ve lumbal spinal sinirleirn ramus dorsalisleri
Fonksiyonları: İki taraflı kasıldıklarında omurgaya ekstansiyon, tek taraflı kasıldıklarında ise lateral fleksiyon yaptırırlar.

Boyun kasları. Beli etkilemektedir.
M. Transversospinalis:
M. Semispinalis
M. Multifidis:
M. Rotatores


Sinirleri: Spinal sinirlerin ramus dorsalisleri
Fonksiyonları:Başa ve omurgaya ekstansiyon yaptırırlar, omurgayı karşı tarafa döndürürler

KARIN KASLARI
M. Oblikus eksternus ve internus abdominis ve M. Transversus abdominis:
Fonksiyonları: Gövdenin fleksiyonu, ekstansiyonu, yana doğru dönmesi ve lateral fleksiyonunda görev alırlar.
M. Rektus Abdominis:
Fonksiyonu: Gövdeye fleksiyon yaptırır. Gövdenin dik durmasına yardımcı olur.
Sinirleri: Son 6 torakal spinal sinirin ve 1. lumbal spinal sinirin ramus ventralisleri.

Mobilite ve Eklemleşme
Omurganın boyunun yaklaşık dörtte birini intervertebral diskler oluşturur.
Sıklıkla şok absorban olarak tanımlanırlar ve yüklerin bir omurdan diğer omura nakledilmesine izin verirler.
Diskin önemli bir rolü de bir üst ve bir alt omur arasında küçük amplitüdlü hareketlere izin vermektir.
Normal omurga kendini stabilize eder, dik pozisyonda ayakta durabilmek çok az bir kas aktivitesini gerektirir. Uzun süre yatan hastaların dik pozisyonda kolaylıkla oturabilmeleri bunu bir göstergesidir.
Kaslarından yoksun bir omurga bile kendi kendini stabilize edebilir, ancak omurganın bağları ciddi bir zedelenmeye maruz kalırsa omurganın intrinsik dengesi ortadan kalkar.
Her iki çift omur arasında 3 noktadan eklemleşme ile bir artiküler triad oluşumu ortaya çıkmaktadır. Bunlar merkezde intervertebral eklem ve iki faset eklemidir.
Omurga hareketi sadece disklerin şekli ve kalınlığı ile değil, her hareket segmentinin arka kısmında yerleşim gösteren küçük çift sinoviyal eklemler ile sağlanır ki bu eklemler faset veya zygapophyseal eklemler olarak bilinir.
Her hareket segmentinde iki faset eklem vardır ve omurgada belirli torsiyonel ve döndürücü hareketleri sınırlarlar.

İntervertebral Diskin Yapısı
Disk annulus fibrozus adı verilen dış çember ve nukleus pulpozus denilen yumuşak jel kıvamlı merkezi kısımdan oluşur.
Disklerin omurgada en kalın olduğu bölge lumbal bölgedir, burada her biri yaklaşık 10 mm derinliğindedir.
Disklerin kama şekilli olmaları omurganın fizyolojik eğriliklerini ortaya çıkarmaktadır.
Annulus Fibrozus Nucleusu bir zarf gibi sarar ve yerinde tutar.Diskin bir miktar dışarı doğru hareketliliğine (fıtıklaşmasına) izin verecek derecede elastiktir. Bu durum kuvvetlerin bir omurdan diğerine dağıtılmasına yardımcı olur.Birbirini çaprazlayan kollejen lifler veya tabakalardan meydana gelir. Diskin değişik yönlerden gelen aşırı döndürücü kuvvetlere direnebilmesini sağlar
Nükleus Pulpozus Lumbal bölge haricindeki vertebralarda merkezde, lumbal bölgede ise arkaya doğru yerleşim gösterir.Su içeriği çok fazladır. Şişkin bir yapısı vardır, disk kesiye uğradığında sonuç nükleusun hemen fıtıklaşmasıdır.Diskin içindeki bu basınç omurları birbirinden uzaklaştırır tarzda hareket yapar. Çevre bağları gerilim stresi altında tutar.Stabilite kuvvetlenir

Disk Patolojisi
Disk bulging(bombeleşme): Disk materyalinin normal sınırlarının ilerisinde bombeleşmesidir. Anulus fibrozus normaldir. Spinal stenoz oluşmadıkça veya nöral dokular etkilenmedikçe semptom vermez.
Disk protrüzyonu: Zayıflamış ve yırtılmış anulus fibrozusun içinde disk materyalinin arkaya doğru yer değiştirmesidir. PLL sağlamdır
Ekstrüde disk: Anulus fibrozusun tamamen yırtılması sonucu disk materyalinin yer değiştirmesidir. PLL yırtılmıştır
Sekestre disk: Yer değiştiren disk materyali serbest fragman şeklinde diskten tamamen ayrılmıştır.
En sık görülenler Disk protrüzyonu (prolapsus) , Disk dejenerasyonu

Belde ve etkilenen sinir kökünün anatomik dağılımına uygun olarak bacağa yayılan ağrı vardır.Ağrı oturmakla, ayakta durmakla, öksürmekle, ıkınmakla, omurganın öne eğilme hareketi ile artar. Yatmakla, lomber lordozun desteklenmesiyle, omurganın arkaya hareketi ile hafifler.Orta hatta gelişen disk protrüzyonları belirgin bir radikülopati yapmaksızın bel ağrısına neden olabilir.Büyük orta hat disk herniasyonları iki taraflı radikülopatiye veya kauda ekuina sendromuna yol açabilir.

İntervertebral disk prolapsı tekrarlayıcı yüklenmeler, biyokimyasal ve dejeneratif değişikliklerin kombine bir sonucudur. Tekrarlayıcı fleksiyon ekstansiyon hareketleri annulusta çatlaklara yol açar. Bu çatlak normal olarak sınırlandırılan ve korunan nükleusa bir kaçış yolu oluşturur.
Küçük annuler yırtıklar, üzerinden aylar geçtikçe büyür ve prolapsuslar gelişebilir. Diskin ani prolapsusu da mümkündür.

BEL AĞRISININ NEDENLERİ
KAS İSKELET SİTEMİNE AİT NEDENLER
Akut veya kronik bel zorlanması
Postür anomalileri
Disk herniasyonu
Miyofasial ağrı sendromu
Fibromiyalji
DEJENERATİF NEDENLER
Osteoartroz
Faset eklem hastalığı
Dejeneratif spondilolistezis,spondilolizis
Dejeneratif disk hastalığı(spondiloz)
Diffüz idiopatik skeletal hiperostozis
Spinal stenoz
TRAVMATİK NEDENLER
Lomber strain-sprain
Fraktür ve dislokasyonlar
Spondilolizis
Spondilolistezis
KONJENİTAL VEYA GELİŞİMSEL NEDENLER
Transizyonel vertebra
Spina bifida
Faset tropizmi
Hemivertebra, blok vertebra
Skolyoz
Displastik spondiloliztezis
METABOLİK NEDENLER
Osteoporoz
Osteomalazi
Paget hastalığı
NEOPLASTİK NEDENLER
Benign: Menengiom, hemangiom, nörinom
Malign: Multipl miyelom, metastazlar

Fizik Değerlendirme
İnspeksiyon
Palpasyon
Eklem hareket açıklığı ölçümü
Alt ekstremite muayenesi (kalça,diz,ayak bileği)
Nörolojik muayene
Bazı özel testler kullanılmaktadır.

En sık karşılaşılan sorunlu seviyeler
S1 segmenti
Ağrı: Uyluk ve bacağın arkasına yayılır
Uyuşukluk: Bacağın arkası ve 5. parmaktadır
Aşil refleksi: Azalır veya alınmaz
Motor güçsüzlük: Plantar fleksörlerdedir
L5 segmenti
Ağrı: Uyluk ve bacağın lateraline yayılır
Uyuşukluk: Bacağın laterali ve 3. orta parmaktadır
Refleks: Değişiklik yoktur
Motor güçsüzlük: Ayak bileği ve parmak dorsi fleksörlerindedir
L4 segmenti
Ağrı: Uyluk ve bacağın önünde yayılır
Uyuşukluk: Bacağın önü ve başparmaktadır
Patella refleksi: Azalır veya alınmaz
Motor güçsüzlük: Başparmak dorsifleksörlerindedir
Semptomlar
Uyluk arkasında belli belirsiz bir ağrı.Lumbal bölgede palpasyonla artan hassasiyet, basınç uygulanmasıyla artan spazm.Çömelme, öksürme, hapşırma, dönme, ağırlık kaldırmayla belde ani ağrı. Hasta doğrulamaz.

Bel ağrısı olan hastaların %80-90’ında kısa sürede kendiliğinden iyileşme olur.
Bu sürede yapılacak olan:
Yatak istirahati
Fizik tedavi ve rehabilitasyon programı
Ağrı kesici ve antiinflamatuvar ilaçlar
Kas gevşeticiler kullanılarak normal aktivitelere daha erken dönülebilir.

Kronik bel ağrılı hastalarda uzun süreli ilaç kullanımından kaçınılmalı, gerektiğinde analjezikler belirli dönemlerde, belirli sürelerde kullanılmalıdır.
Antidepresanlar kronik bel ağrılı hastalarda yaygın olarak kullanılmaktadır.
Antidepresanlar depresyon tedavisinde kullanılandan daha düşük dozlarda kullanıldığında analjezi oluştururlar.

Fizik tedavi modaliteleri
Soğuk uygulama
Yüzeyel sıcak uygulama
Derin ısıtıcılar
Elektroterapi uygulamaları
Traksiyon uygulamaları
Masaj tedavisi gibi çeşitli tedavi yöntemleri ağrı ve kas spazmını azaltarak daha erken günlük yaşama dönülmesine yardımcı olurlar.
Egzersiz tedavisinin amaçları:
Ağrıyı azaltmak
Zayıf kasları güçlendirmek
Kontrakte kasları germek
Hipermobil segmentleri stabilize etmek
Hipomobil segmentleri mobilize etmek
Spinal yapılara mekanik stresi azaltmak
Postürü düzeltmek

Tedavide yapılan uygulamaların yanı sıra evde hastanın kendisininde yapması gereken egzersizlerde önemli bir konudur.
Evde verilen programları uygulayan hastaların daha hızlı iyileşim gösterdiği ve ağrılarının tekrarlama olasılığının dahada azaldığı bilinmektedir.